Bu Blogda Ara

3 Haziran 2017 Cumartesi

ÜLKÜCÜ ŞEHİT YUSUF KAYA

ÜLKÜCÜ ŞEHİT YUSUF KAYA

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 03 HAZİRAN 1980
ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: ALMANYA
DOĞDUĞU YER:IĞDIR
MESLEĞİ: ÖĞRENCİ

Not: buradaki bilgiler, Mehmet Kavalcı vasıtasıyla Recep Küçükizsiz'in yazısından tarafıma aktarılmıştır.
17 yaşındaydı. Liseyi takdirname alarak bitirdikten sonra vatanına ve milletine olan hizmet aşkı, şanlı tarihe olan sevgisi sebebiyle subay olmak istemişti. Bunun için de harp okulu imtihanlarına girmiş, binlerce aday arasından sıyrılarak, okulu kazanan sayılı kişilerden biri olmayı başarmıştı. Yusuf, bu başarısının sevincini kendisiyle paylaşmak ve böylelikle de kendisini bir tür mükafatlandırmak isteyen ağabeyinin daveti üzerine üç aylık turist vizesiyle Almanya’nın Hamburg şehrine geldi. Misafir olarak bulunduğu bu yabancı memlekette hiç yalnızlık çekmiyordu. Çünkü Hamburg Ülkü Ocağı’nda görevli olan ağabeyi aracılığı ile tanıştığı Ülküdaşları, hemen çevresini sarmışlardı.

OLAY GÜNÜ: 

Türkiye’den binlerce kilometre uzağa, Almanya’ya gezmeye gelmişti. Ama şimdi, hastanede yatan yaralı bir arkadaşının başında sabaha kadar nöbet tutmaktan geliyordu. Bu nasıl bir düşmanlıktı ki, komünist militanlar Ülküdaşımızı hastanede de öldürebilirler endişesiyle tedbirler alınıyor, devamlı başında nöbet tutuluyor, bir dakika bile yalnız bırakılmıyordu. O da severek ve isteyerek koşmuştu nöbet tutmaya fakat hain tuzakların buralarda kendisi için de kurulduğunu nereden bilecekti ki... Tam bu sırada Yusuf’un karşısında birden bire genç bir şahıs belirdi. Ona, -Ayağa kalk ve hemen dışarı çık dedi. Önce ne dediğini de, ne olduğunu da anlamadı Yusuf. Daldığı fikirlerden sıyrılırken şaşkındı. “Bu da kim?” der gibi şöyle bir baktı. Sonra da durumu kavrayıp yumruklarını sıkarak yerinden kalktı ve “defol lan” diyerek karşısındakini kovdu. O genç dışarı çıkarken, olanları seyreden yan masadaki birkaç Türk hemen Yusuf’un yanına gelip: -Aman kardeşim, bunlar sana bir kötülük edecekler. Burada otur ve sakın dışarı çıkma, bunlar kalabalık gelmişlerdir, dedi. Bütün vücudu çelik bir yay gibi gerilmişti Yusuf’un. Kovduğu şahıs dışarı çıkıp arkadaşlarıyla konuştuktan sonra tekrar tekrar yanına geliyor ve tehditli sözlerle onu dışarı çağırıyordu. Bu arada Yusuf, kapının önünde durmuş kendisini gözetleyen birkaç kişiyi daha fark etti. İyice gerilmişti sinirleri. Ani bir kararla, “Bunlar beni dövdüklerinde ellerine ne geçecek, ne değişecek” diyerek ayağa kalktı. Hızla kapıya yöneldi. Daha dışarı adımını atarken beraber üzerine kuduz köpekler gibi saldırdılar. Yusuf, yamandı. Tuttuğunu yıkıyor, vurduğunu yere deviriyordu. Ama hepsi birden tepesine çullanınca baş edemez oldu, ayağı kayıp yere düştü. Yerden kalkmaya çabalarken komünist militanlardan biri belindeki silahı çıkarıp Yusuf’a kurşun yağdırmaya başladı. Vücuduna beş kurşun isabet eden Yusuf, al kanlara boyandı. Oracığa seriliverdi boylu boyunca. Mc. Donald’ın önü kavga sırasında tamamen boşalmıştı. Komünist katiller süratle oradan kaçtılar. Yusuf, öylece kala kalmıştı kaldırımın üstünde. Kimse yaklaşmaya cesaret edemediği gibi polis de yoktu ortalıkta nedense. Halbuki bu olay başlayalı yarım saat olmuştu. Daha sonra Yusuf’u yakındaki bir hastaneye kaldırdılar. Ottmarschen Hastanesi’nde ilk müdahale yapıldığında Yusuf komaya girmişti. Şahadet şerbetini içeceği 3 Haziran’a kadar da komadan çıkmadı. “Onlara ölüler demeyiniz, onlar diridirler.” Iğdır, Iğdır, ey serhat şehri Iğdır... Rahmi Ağbulut’ların, Ali Aras’ların şehit düştüğü Iğdır... Senin ne kutlu toprağın var ki, bir civanın da Almanya’da şehit oldu. Cenazesi günlerce morgda kaldı Yusuf’un. Çünkü o yıllarda vatana cenaze nakli o kadar kolay değildi. Sonunda muameleler tamamlandı ve tabutu büyük bir merasimle Hamburg dan uçağa verildi. Önce Ankara’ya, oradan da Erzurum’a gitti. Erzurum Ülkü Ocakları’nın mensupları otobüsle eşlik ettiler Yusuf’a, taa ana kucağı, baba ocağı Iğdır’a kadar... Her yerde olduğu gibi Iğdır’da da sıkıyönetim vardı. Askeri, polisi, komünisti hepsi bir olup Yusuf’u Iğdır’a sokmamak için ellerinden geleni yaptılar. Şehrin girişinde bekleyen Sıkıyönetim görevlileri Yusuf’un cenazesini kaçırıp, gece vakti bir dağ köyünün mezarlığına defnetmeye kalktı. Hem de gerekçe olarak “şehrin huzurunu bozmamayı” göstererek. Fakat, ayrılır mı gönül candan... Iğdır evladını istiyordu. Olaydan haberdar olan bütün inananlar Iğdır sokaklara döküldü ve şehit Yusuf’un başka bir yere gasilsiz, namazsız defnedilmesine engel oldular. O gece Yusuf, evlerinin yakınındaki bir caminin teneşirliğine kondu. Yaz sıcakları başlamış ortalık cayır cayır yanıyordu. Lakin o gece ilahi işaret tecelli etti. Hakk, şehidini rahmeti ile karşılamıştı. Sabaha kadar yağmur yağdı. Yusuf, ertesi gün binlerce müslümanın dua ve tekbirleriyle toprağa verildi. Yaşasaydı bugün Türk milletine hizmet eden ordumuzun şerefli subaylarından biri olacağından şüphe etmediğimiz Yusuf, hayatının baharında bir genç iken yitirilmişti. O, keskin bir zekaya sahip, aydın insan olmanın zaruretini idrak etmiş, devamlı okuyup araştıran biriydi. Daha geldiği ilk günlerde Hamburg’daki kütüphaneleri sormuş, soruşturmuş ve buralardan istifade edebilmek için gidip kaydını bile yaptırmıştı. Ağabeyi vefatından sonra masasının üzerinde onun henüz tamamlayamadığı bir şiirini buldu. SESLENİŞ Yarınlar bizimdir bizim olacak Tanrının askeri milletim ancak Gökleri süsleyen o mavi sancak Yine Bozkurt başlarıyla süslenmelidir.
ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜLKÜCÜ ŞEHİT HAYRULLAH SEVGÜR

ÜLKÜCÜ ŞEHİT HAYRULLAH SEVGÜR ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 23 ARALIK 1978 ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: KAHRAMANMARAŞ DOĞDUĞU YER: KAHRAMANMARAŞ M...