Bu Blogda Ara

3 Haziran 2017 Cumartesi

ÜLKÜCÜ ŞEHİT NURETTİN ASLAN

ÜLKÜCÜ ŞEHİT NURETTİN ASLAN

ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 03 HAZİRAN 1980
ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: SAMSUN-BAFRA
DOĞDUĞU YER: SAMSUN-BAFRA
Bafra’da siyasi gerginlik tırmanırken Ülkücü Gençlik Derneğine bir fare dadanmıştı. Dernek içindeki faaliyetler günü gününe ve isim isim Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezine bildiriliyordu. Alparslan Alparslan isimli meçhul kişi Başbuğ Türkeş'e güya mektup yazıyordu. Asıl amacı mektup yazmak değildi. Aslında ihtilalin kanla olgunlaşmasını bekleyen omzu kabarıkların talimatını uyguluyordu. Milliyetçi Hareket Partisini Devleti yıkmak isteyen suç örgütü gibi gösterme gayretinden başka bir şey değildi. Milliyetçi Hareket Partisinde yapılan aramalarda tesadüfe bakın ki bu mektuplar bulundu. Sonunda Bafra davası Milliyetçi Hareket Partisi davasıyla birleştirildi. Ancak mektubun içindeki kurmaca ve düzmece ifadelerin dayanağı olmadığı için şimdi Samsun’da Askeri bir okulda öğretmenlik yapan bu hainin hevesi kursağında kaldı.
24 Ocak 1980 gecesi Tokat Adli emanet deposu basıldı ve değişik çapta 81 adet silah çalındı. Hayali suçlu arayan polis ihaleyi Bafralı ülkücülere yıktı. Hüseyin Kurumahmutoğlu, Muhittin Öner, Mustafa Kanbur ve Mustafa Atış’a bu rol biçildi. Ancak ihtilalden sonra Bafra’da ele geçirilen silahlar arasında Tokat Adli emanetinden çalınan silahların izine rastlanmadı. Güya silahların peşine düşen komiser demeye bin şahit isteyen ihtilalin emir erleri baş komiser Zeki Kaman ve isminden de anlaşılacağı üzere Dürüst Oktay infaz timi Mustafa Atış ve Mustafa Kanburu yeryüzünde daha hiç denenmemiş işkencelerden geçirdiler. Bu yiğit ülkücüler işkencelerden birkaç saatliğine kurtulmak için hayali yerler gösterdiler. Amaçları biraz soluklanmaktı. Gösterdikleri yerlerde Bekolar akşama kadar kazı yaptılar, sonra “pardon yanlış hatırlamışız” dediler. Tekrar Emniyet Müdürlüğüne, tekrar işkenceye, “Efendim şimdi hatırladık, aklımız başımıza geldi, silahları falan yâre gömdük” dediler. Sonuç yine yok bu böyle günlerce devam etti. Sonunda Dürüst Oktay, Zeki Kaman ve ekibi pes etti. Mustafa Atış, Mustafa Kanbur’u Samsun Askeri cezaevine naklettiler. Orada da işkenceye devam ettiler.
Nurettin Aslan namazında niyazında hiçbir şeyden habersizdi. Samsun Emniyet müdürlüğünde ağır işkence görmüştü. Elektrik verilen vücudu kurumaya başladı. Kesinlikle su içmemesi gerekiyordu. Bekçi nezaretin kapısını açık bırakınca olanlar oldu. İçi yanan Nurettin tuvalet musluğundan kana kana su içti; ciğerleri kavruldu. Öylesine mert bir ülkücüydü ki, hiçbir suçlamayı kabul etmedi ve kimsenin ismini de vermedi. Birkaç gün sonra o da arkadaşları gibi Samsun Askeri cezaevine gönderildi. Koğuşta rahatsızlandı. Dürüst Oktay ve Zeki Kaman ekibinin işkenceleri ciğerlerini bitirmişti. Ülküdaşları defalarca yönetime bildirmesine rağmen hastaneye kaldırmadılar. Son günlerini koğuştaki ranzasında arkadaşları arasında koma halinde geçirdi. Nurettin’in son isteği “muz” oldu. Kış gününde Samsun’da muzu nereden bulacaksınız? Ancak Nurettin isytiordu. Arkadaşları aralarında bugünün parasıyla 50 lira topladılar ve bir askere rüşvet verdiler. Asker muzu getirdi. Ancak Nurettin yiyemedi. Birkaç saat sonra “sütlaç” istedi. Bu sefer arkadaşları askere 100 lira para verdiler, asker poşete sardığı sütlacı koğuşa getirdi. Onu da yemedi. Arkadaşları havalandırmaya çıkmıştı, onu bu durumda yalnız bırakmayan henüz daha çocuk sayılacak 22 yaşındaki Mustafa Kanbur yanında kalmıştı. Nurettin’in ağzından köpükler gelmeye başladı. Mustafa ne yapacağını şaşırdı. Başucunda buğulu gözlerle Kelime-i Şehadet getirmeye başladı. Sonra korkuyla kapıları tekmeledi. O gün ihtilalin tetikçileri tekmelere, yardım çağrılarına kulaklarını tıkamıştı. Nurettin, Mustafa’nın kucağında şehit oldu. Bir süre sonra koğuşa giren nöbetçi subay Mustafa’ya, “Ne bağırıyorsun lan” diye azarladı ve peşinden tekme tokat atmaya başladı. Mustafa çıldırmıştı, habire avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Nurettin’i bir battaniye ye sardılar apar topar hastaneye kaldırmak istediler. Önce dışarı çıkarttılar sonra tekrar içeri getirdiler. Cezaevi yönetimi koğuşa doluştu. Tutanak tuttular. “Hasta tutuklu hastaneye kaldırılırken yolda öldü” dediler. Oysa Ülküdaşları yönetime defalarca söylemelerine rağmen hastaneye kaldırmamışlar ve ihmalden ölmüştü. Şimdi yol kenarında, Barış köyü mezarlığında ülkücülerin dualarını bekleyerek öylece yatıyor. Onun dünyaya gelişi diğer insanlar gibiydi, ama bu dünyadan gidişi onlar gibi değildi. Devletini, milletini yaşatmak için kendi geleceğini karartmıştı. Onlar isimleri anıldıkça ruhları bayraklaşan cesur yürekli yiğitlerdi.
Ülkücülük çetin bir yoldur, yürümek için bacakların kudretinden önce sevdiğine sonsuz bir inançla bağlanacak zengin ruhlara, çekilen her cefayı, sefa gibi karşılayacak yüreklere ihtiyaç vardır
Not: Yusufiye Vakfı alıntıdır.
ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜLKÜCÜ ŞEHİT HAYRULLAH SEVGÜR

ÜLKÜCÜ ŞEHİT HAYRULLAH SEVGÜR ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 23 ARALIK 1978 ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: KAHRAMANMARAŞ DOĞDUĞU YER: KAHRAMANMARAŞ M...